Deneyimsel Tasarımsal Öğretisi

Anasayfa / Deneyimsel Tasarımsal Öğretisi

NEDİR DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ?

NEDİR DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ?

İnsan nefes almaya başladığı ilk andan, son nefesine kadar hep problemlerle karşılaşır. Problemlerini çözmek ister. Çünkü bir kere geldiği bu dünyada, problemlerini çözebilirse, mutlu ve başarılı olacağını bilir. Problem, cevap bekleyen soru demektir.

 

Problemlerini çözemediğinde, problemlerini görmezlikten gelmeyi tercih eder,insan. Zanneder ki, çözülmemiş problemler bir süre sonra unutulur gider veya kendi kendine çözülür.  Oysa hiçbir problem kendi kendine çözülmez. Her cevaplanmamış soru bizim tarafımızdan çözülmeyi bekler. Çoğumuz bunun farkında olmadan yaşarız. Problemlerimizin, mutsuzluğumuzun, başarısızlığımızın sebebini hep başkalarında ararız:

 

“Öğretmen bana taktı, takmamış olsa ben sınıf birincisi olurdum.”

“Eşim beni mutlu edebilseydi, bugün ayrılmak zorunda kalmazdık.”

“Ailem bana yol göstermiş olsaydı, bu durumlara düşmezdim.”

“Ortağım, beni dinlemiş olsaydı, iflas etmemiş olurduk.”

“Kriz olmasaydı, borçlarımı daha rahat kapatabilirdim.”

“Çocuklarım beni anlamış ve dinlemiş olsalardı, çocuklarımla tartışmak zorunda kalmazdım. Anneleri gibi onlar da beni hiç dinlemiyorlar.”

 “Sigara içen arkadaşlarım olmasaydı, ben de başlamamış olurdum sigaraya.”

“Toplantıda beni zor duruma düşürmek için soru yağmuruna tuttular, terfi etmemi çekemediler.”

“Oğlum babasına değil de, bana çekmiş olsaydı, üniversiteyi kazanırdı da bir işi olurdu.” 

Başkalarını suçladığımız için problemlerimiz çözülmez, büyür. Tıpkı bir kar tanesinin çığa dönüşmesi gibi. Bu sefer de hayat bize çok zor gelmeye başlar ve sonrasında da ‘mış gibi’ hayatlar yaşamaya başlarız. Mutluymuş gibi, iyiymiş gibi, bir şey olmamış gibi davranırız ama aslında hepimiz biliriz ‘mış gibi’ yaparak sadece ve sadece kendimizi kandırdığımızı…

 

‘Mış gibi’ yaşamakla bir yere varamayacağını anlayanlar ise başlar farklı farklı yöntemler denemeye. Eğitimlere gider, kitaplar okur, danışmanlık alır, akıl danışır yakınlarına, yaşadığı şehri değiştirir, işinden ayrılır, yeni bir iş kurar, evlenir, boşanır, eğitim hayatına kaldığı yerden devam etmeye karar verir, liseyi dışarıdan okur, üniversite sınavlarına hazırlanır, yüksek lisans yapmayı dener… Ulaşabildiği her yerde arar cevapları… Cevapları ararken de, gerçekleri duymaya hazır olduğunu zanneder ama zor gelir insana gerçeklerle yüzleşmek…

 

GERÇEK VE SAHTE

 

Aslında çoğu insan gerçeğin ne olduğunu bile tanımlamakta zorlanır. Bu yüzden de gerçekle sahteyi birbirine karıştırır. Problemlerinin çözümünün de iki yönlü olduğunun farkında bile değildir. Oysa iki çeşit çözüm vardır: ‘Gerçek çözüm’ ve ‘Sahte çözüm’. Sahte çözümler, insanın egosuna daha uygun olsa da gerçek problemleri büyütür. Gerçek çözüm, çoğu zaman egomuza ters düşse de, gerçek problemi çözmemizi ve tekrar aynı problemle karşılaşmamamızı sağlar.

 

Bir insan dizi ağrıdığı için doktora gittiğinde eğer doktor sadece diz ağrısına odaklanırsa gerçek problemi bulamaz. Diz ağrısının altında yatan gerçek sebebi anlamadan ağrı kesici verip gönderirse, bu anlık ve sahte bir çözüm olur. Ve o sırada altta yatan gerçek hastalığı ilerler, tedavisi zorlaşır. Oysaki diz ağrısının sebebini araştırmış olsa ve ona yönelik bir tedavi yapsa daha kalıcı bir çözüme ulaşmış olur. Fazla kilolarından dolayı veya romatizmal bir hastalıktan dolayı olduğunu anlamış olsa bunlara yönelik çözümler üretir. Böylece hastalığı uzun vadede gerçekten ortadan kaldırmış olur.

 

İlişkilerimizde de benzer durum söz konusudur. Eşinin ilgisizliğinden şikayet eden bir kadın gerçek problemin bu olduğunu düşünür. Bu yüzden eşinin arkadaşlarıyla konuşarak onu ikna etmesini ister. Onlar uyarırsa eşinin kendisine tekrar eskisi gibi ilgi göstereceğini düşünür. İlk birkaç gün işe yarar gibi gözükür. Ama bir süre sonra eskisinden daha da az ilgilenmeye başlar. Hatta eve uğramaz olur. Neden böyle olur? Çünkü gerçek problemle değil sahte problemle uğraştığı için bulduğu çözüm de sahtedir. Eşinin ilgisizliği sahte problemdir.

 

GERÇEK PROBLEM & SAHTE PROBLEM

‘Dış dünyadaki problem sahte problemdir’ der Deneyimsel Tasarım Öğretisi. Problem dış dünyada olduğu için çözümü de dış dünyada arar. Başka insanların müdahalesiyle problemi çözeceğini zanneder. Ama her seferinde problem daha fazla büyür. Gerçek problem ise insanın kendisiyle ilgilidir. Aslında gerçek problem burnumuzun dibindedir. Hemen yanı başımızda ama biz problemi dışarıda aramayı tercih ederiz. Neden? Çünkü insanoğluna hatayı kendinde aramak zor geliyor. Canı acısın istemiyor, başkalarını suçlayarak rahatlamak istiyor. Hatayı kendinde bulmanın getirdiği acılarla yaşamak istemiyor. Bu da o insanı her seferinde gerçeklerden ve gerçek çözümlerden daha çok uzaklaştırıyor. Problem sahte olunca bulunan çözümler de sahte olduğu için kişi aynı problemle yıllar boyu yaşayabiliyor.

 

Bir insan yıllardır hep aynı şeyden şikayet ediyorsa, aynı konuda problemleri artarak devam ediyorsa o konuda gerçek problemi henüz bulamamış demektir. Oysaki gerçek problemi bulmuş olsa hemen yanında gerçek çözümü de bulabilir ve çok kısa bir zamanda problemin çözüldüğüne şahit oluruz. İlk başta hatasını kabul edince canı acır insanın ama sonra problemini tamamen çözebilmenin getirdiği rahatlığı yaşar.

 

‘Problemin çözümü zıddında gizlidir’ der Deneyimsel Tasarım Öğretisi. Problemi gerçekten çözmek istiyorsak uzaklara değil, en yakınımıza bakmamız gerekir. En az bakmak istediğimiz yere -kendimize- bakmamız gerekir. Bunu yapabilsek, çözülmez denen pek çok problem çözülmeye başlar.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de gerçek ve sahtenin ne olduğunu anlatır. İnsanın gerçek ve sahte problemlerini ayırt edebilmesi için gerçek ve sahtenin ne olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır. Gerçeği bilen kişi, sahteyi de bilir ve kendi iradesiyle, ikisi arasında bir seçim yapar. Hayat seçimlerden ibarettir ve her seçimde insanın önüne gerçek ve sahte iki seçenek konulur. Gerçeği seçenler her zaman daha mutlu, huzurlu, başarılı olurlar. Sahteyi seçenler ise, kısa vadede kazanırlar ama toplamda zarara uğrarlar. Deneyimsel Tasarım Öğretisi de, doğru seçimlerin nasıl yapılabileceğiyle ilgili yöntemler paylaşır.

 

DENEME- YANILMA

İnsan bazen mutlu ve başarılı olmak için yanlış yerlerde yanlış kazançlar arar. Yanlış davranışlarla ve yanlış hamlelerle olumlu sonuçlar bekler. Eğer varmak istediği yer ya da gideceği yola dair bir bilgisi yoksa, bir bilinmezin içinden doğaçlama yapar ve sanki daha iyisiymiş gibi gelene yönelir. Dener, yanılır, bulur, öğrenir. Her seferinde deneyerek ortaya çıkacak başarılı ve başarısız sonuçları bizzat gözlemleyerek sonuca ulaşmayı tercih eder. Oysa hayattaki en pahalı, en zaman kaybettirici ve en kârı düşük öğrenme yöntemi deneme-yanılma (trial-error method) yöntemidir.

 

Bu sebeple Deneyimsel Tasarım Öğretisi ulaşılması istenen bir amaç ve hedef doğrultusunda deneyimselleştirilmiş öngörüleri insanlara sunarak, bu hayattaki nihai amacına deneme yanılma yapmadan, en kısa yoldan ve en etkili biçimde ulaşma fırsatı sunar.

 

DENEYİM TRANSFERİ

Deneyim transferi neden önemlidir? Ticaret yaparak para kazanmak isteyen birinin bir kaç işyeri açarak, para kaybederek, nasıl para kazanılırı öğrenmesi gerekmez. Ticarette başarılı ve başarısız olanların yaptıkları üzerinden, çıkarımda bulunabilir. Böylece, neleri yanlış neleri doğru yaptıklarına bakarak başarıya gidebilir.

 

Deneyim tranferi yapmak yerine, deneme yanılma yolunu seçenler ne kaybeder? Öncelikle, sınırlı bir süremizin olduğu bu dünyada, deneme yanılma yolunu tercih edenler, geriye gelmeyecek olan zamanı kaybeder. 

Çocuğu ergenliğe gelmiş ebeveyn, “Şimdiki aklımız olsaydı, çocuğumuza daha çok sorumluluk verirdik.” diyebilir ama geriye dönmek imkansız.

Sağlığımızla ilgili problem yaşadığımızda, farklı farklı tedavi yolları deneyebiliyoruz ve doğru tedavi yöntemini bulmakta bazılarımız gecikebiliyor.

“Bi de biz deneyelim ticaret yapmayı” denebiliyor ve birilerinden deneyim transferi yapmadan, ticarete atılabiliyor ve sermaye olarak koyduğu parayı kaybedebiliyor insan. Kaybedilen paranın birikmesi seneler alıyor ama kaybetmesi bir seneden daha az bir sürede olabiliyor.

Evlenmek istediği kişinin, alkol bağımlılığı olmasına rağmen “Evlendikten sonra bırakır nasıl olsa, ben bıraktırmayı denerim, eğer o kendi başına yapmasa bile…” düşüncesiyle evleniyor ve bir kaç sene sonrasında da boşanabiliyor yanlışını fark edince.

 

Deneye yanıla isteklerine ulaşmaya çalışıyor insan ama “Durup düşünmüyor, nerede yanlış yaptım” veya “Bunu daha önce yapan biri olabilir mi?” diye. Böylece, yaşadıklarından veya başkalarının hayatlarından ders çıkartamadığı için de zamanla düşünemez oluyor. Düşünme potansiyeli azalıyor. Oysa insanı insan yapan düşünebilmesidir. Deneyip deneyip sürekli hata tekrarına düştüğü için kendine güvenini kaybediyor, ümitsizliğe kapılıyor ve vazgeçişleri artıyor.

 

Deneme yanılma yöntemini kullanan insan en fazla kendi ömrü kadar bir algılamaya sahip olur.  Deneyim transferi yapan ise, bir ömre birden fazla ömür sığdırabilir. Algısı artar ve düşünebilme potansiyeli gelişir. Deneyim transferi yapabilenin elde ettiği kazanımlar ise sayısızdır.

 

Deneyim transferi yapabilen insan, hedefine daha az hata yaparak ulaşır. Başkalarının hayatına kendine ders çıkartmak için bakabilenler, hedeflerine giden yolda daha donanımlı olacaklarından çıkabilecek engelleri daha çabuk aşabilirler.

 

Hayat bir seçim olduğundan doğru ve yanlış seçenekleri daha net görebilir, deneyim transferi yapabilenler. Kısıtlı olan zamanı, daha iyi kullanırlar, maddi kayıpları azalır, ilişkilerinde daha mutlu olurlar. “Bi deneyelim bakalım, ya tutarsa” demeyeceği için de deneyim transferi yapan insan, zarara uğramaz, doğruları yanlışlarından daha çok olur. Hesabı sorulacak olan parasını, vaktini, sağlığını, gençliğini kısacası tüm imkanlarını daha doğru şekilde kullanır.

 

İyi bir çocuk yetiştirmek isteyen ebeveyn, kendi anne babasının yaptıklarından, etrafındaki ebeveynlerin tavsiyelerinden yola çıkarak, daha önce tecrübe etmediği çocuk yetiştirmekle ilgili yöntemler öğrenebilir.

 

Hayatında önemli kararlar alırken insanlar, isteklerini kontrol edemediğinden çoğu zaman yanlış kararlar verir. Sadece çok istediği için o kişiyle evlenir. Evlenmeden önce, kimseye “Evlilik nedir, ne yapmalıyım ne yapmamalıyım mutlu bir evlilik için?” diye sormak aklına gelmez. Evlenme isteği çok olduğundan yanlışları göremez, evlenir ve bir süre sonra da boşanır.

 

Birilerine akıl danışmak, deneyim transferi yapabilmek, başkalarının hayatından ders çıkartabilmek için insanın egosunu yönetebilmesi gerekir. İsteklerinin zıddına hareket edebilme cesaretini gösteren kişi deneyim çıkarabilen kişi olur. Biri çok istediği için tüm parasını kullanarak o işe girer. Oysa atılacağı sektörü de, ticareti de bilmiyordur. O sektörün kârlı olduğunu duymuştur sadece ve para kazanma hırsı da olduğundan ticaretle ilgili kimselere danışmak aklına gelmemiştir. Oysa herşeyin yasası olduğu gibi, ticaretin de yasaları vardır. Bu yasaları bilen ve uygulayabilen başarılı olabilir ancak. Meslek seçiminde de deneyim transferi yapabilenler, seçtikleri mesleklerde mutlu ve başarılı olurlar.

 

Deneyim transferi yapabilen insan, çözüm bulabilme marifetini geliştirir, hayatını kolaylaştırır, yaşam kalitesini artırır.  Dolayısıyla biz insanların deneyimlerine ulaşıp o sürece göre hareket edersek boşa vakit kaybetmeyip daha emin adımlarla başarıya ulaşmış oluruz.

 

Bir işi başarabilmekten daha iyisi onu tekrar nasıl başarabilineceğini bilmektir. Bir seferlik başarı sağlamaktan daha önemli olan başarının sürekliliğidir. Bir ürün üzerinden yüksek kârla para kazanmak değil, birden fazla üründen kârlı bir şekilde sürekli para kazanabilmek bizi ticarette başarılı kılar. Çocuğumuzu oyuncak alarak bir seferliğine mutlu etmek değil, sürekli mutlu olabilen çocuk yetiştirebilmek daha kıymetlidir. Dönem dönem diyet yaparak zayıflamak değil, sağlıklı beslenmeyi hayat stili olarak oturtabilmek önemlidir.

 

Hayata baktığımızsa en üst deneyim transferi ise doğadan yapılandır. Çünkü doğada hata göremiyoruz. Hayvandan, bitkiden, anatomiden stratejiler çıkartılabilinir. Hedef üzerine kurulu bir düzende deneyim çıkarabileceğimiz bir çok örneği belgesellerde izleriz. Dişi aslan nehirden geçerken yavrusuna geçmesine yardım etmeyip bekliyor. Kendisinin geçmesini bekleyerek hayatında sadece destek rolü oynuyor. Oysa biz anne babaların çokça yaptığı hata, çocuklarımızı tüm zorluklardan mümkünse ellerini hiç bırakmayarak biz geçirelim istiyoruz. Bir at doğum yaptıktan sonra burnuyla yavrusunu itip ayağa kendisinin kalkması için uğraşır. Tay kalkarken düşüyor anne tekrar itiyor. Çünkü o yavrunun hayatta kalabilmesi için kaslarını güçlendirmesi lazım. Yabani hayvanlar yavrularına avlamayı öğretiyor. Tek başına hayatını devam ettirmesi için ayakta kalabilmesi için onu teşvik ediyor. O zaman bir çocuğu büyütmekle yetiştirmek başka şeyler.

 

NASIL’IN CEVABINI VEREN STRATEJİLER

Stratejilere ihtiyaç var, gelişigüzel hayatlarda hatalar ve can acıtan sonuçlar olabiliyor. Başarıyı ve başarının sürekliliğini sağlayan şey ise o konuyla ilgili strateji geliştirebilmektir. Strateji yöntem demektir ve nasıl sorusunun cevabıdır.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, sunduğu stratejilerle insanların daha marifetli olmalarına ve hedeflerine ulaşmalarına destek olur. İnsanın bugün ne olduğuyla değil, dününe göre bugün nerede olduğuyla ve nereye gitmek istediğiyle ilgilenir. Gitmek istediği yere nasıl ulaşacağıyla ilgili her zaman, her yerde, herkes için geçerli olan gerçek yöntemleri paylaşır. İnsan rastgele yaşamayı tercih ettiğinde yaşadıklarından  deneyim çıkartamaz. Stratejisi olmadığında aynı hataları defalarca yapmaya devam eder. Sürekli mutsuz ve acı çeken bir insan olur.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi müfredatına bir bilginin dahil edilmesi için baktığı ilkeler, vardır ve bunlar gerçek bilginin özellikleridir. Deneyimsel Tasarım Öğretisi irdelemeden bir bilgiyi kabul etmez, irdelemeden reddetmez.


DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ ‘NİN BİLİMSEL ÇALIŞMA YÖNTEMLERİNDEN BİRİ OLAN ‘’TUTARLILIK İLKESİ‘’ NEDİR?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, bilimsel araştırma yöntemleri kullanarak ortaya koyduğu tüm yasaları yine bilimsel güvenilirlik yöntemleri ile test eder. Bu güvenilirlik yöntemlerinden biri tutarlılıktır. Tutarlılık, yasasal bir düzen içinde tanımlanan tüm yasaların, tüm durumlar ve konular için geçerli olması halidir. Diğer bir deyişle, ortaya konan yasaların birbiri ile çelişkili sonuçlar üretmemesi de denilebilir. Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nin, bugüne kadar geniş kitleler tarafından kabul görmesini sağlayan sebep, deşifre ettiği yasaların ve ortaya koyduğu stratejilerin kendi içinde tutarlı oluşudur.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi içindeki her bir bilgi diğer bir bilgiyle ortak bir yasa üzerinden birbirine bağlıdır.

 

Bir bilimsel güvenirlilik yöntemi olan tutarlılık; ortaya koyulan bilgilerin kendi içinde bir sistematiğe sahip olmasını sağlar. Her bir bilgi bir sonraki bilgiyi destekler ve ispatlar niteliktedir. Bilgiler arasında herhangi bir çelişki yoktur. Tam aksine tüm bilgiler arasında mutlak bir ilişki vardır. Tıpkı fizik, kimya veya matematik gibi pozitif bilimlerdeki aksiyom ve yasaların diğer aksiyom ve yasalar ile olan ilişkisi gibi... Nasıl ki pozitif bilimlerde tutarlı bir bilgi, bir diğer bilgiye kapı açarsa, Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nde anlatılan her bir bilgi de yeni bir bilgiye kapı açar.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi içindeki her bilgi, salt gerçekliğin ifadesidir. Gerçek, aynı zamanda tutarlı içerik demektir. Bilimsel tüm süreçlerde de ortaya konduğu üzere, bir bilginin gerçek olup olmadığının belirlenebilmesi için tutarlılık testinden geçirilmesi gerekir.

 

Bir bilginin ne kadar tutarlı olduğu, kendisinin zıddı meydana geldiğindeki durumlara bakılarak anlaşılabilir. Verilen bilginin tam zıddında meydana gelen sonuç, kendisi meydana geldiğindeki ortaya çıkan sonuçtan ne kadar zıtsa, verilen bilgi o kadar gerçek ve bir o kadar da tutarlıdır. Aynı zamanda, tutarlı bir bilginin hem rasyonel, yani akıl ve mantığa yatan hem de diğer bilgilerle uyumlu olup birbirini desteklemesi gerekir. Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nde yer alan tüm bilgiler hem rasyonel hem de diğer bilgilerle ilişkilidir.

 

Gerçeği anlamak için ilişkili olduğu ile tutarlı mı değil miyi test etmek gerekir. Gerçek bilgi ilişiği ile tutarlıdır. Gerçek bilgi çıkarım yaptırır. Bildiğimiz bilgiden, ilişkili olan ve bilmediğimiz bir bilgiye geçebilir eğer o bilgi gerçekse. Bildiğimizden bilmediğimiz bilgiye geçince çıkarım yapmış oluruz. Gerçek bilgide çıkarım vardır, çıkarım varsa gerçektir. Hiç ilgisi olmayandan ilişkisi olana geçebilme, bir bilgiden elimizde olan ilimle daha önce sahip olmadığımıza ulaşmak deneyimsel veri transferidir. Bir bilgi tutarlıysa, her zaman, her yerde ve herkes için geçerlidir demektir. Eğer bir bilgi bir başka bilgiye ulaşmamızı sağlamıyorsa o bilgi sahte demektir.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi’ndeki bilgiler de tutarlı ve gerçek olduğu için, bu bilgileri hayatına geçirebilenler doğru seçimler yapmaya, sahteden uzaklaşmaya başlarlar.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi’ndeki bilgilerin gerçek olup olmadığı ispatlara dayanarak anlatılır.  Tıpkı, el örmesi bir kazak gibi ilmekler birbirini takip eder ve birleşir. Birleştikçe bir bütün ortaya çıkar ve bir kazak meydana gelir. O kazağın varlığının delilleri ilmeklerdir. Her ilmek, diğer ilmeğin varlığını ispatlar. Bu yüzden aralarında bir ilişki vardır. Bu bağları takip ederek ilişki örgüsüne bakar ve kazağın gerçekliğindeki alt yapıyı anlarız. Ancak ilmekler yoksa, gerçekte kazak da yoktur. Delillere dayanarak değil, ispatlara dayanarak anlatılan bilgileri insanın zihni çabuk kabul eder. Çünkü gerçekleri anlayabilmek kolaydır.

 

DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ “FAYDACILIK PRAGMATİZM İLKESİ” NEDİR?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi’ndeki tüm bilgiler pragmatiktir. Yani bir bireyin toplamdaki faydasını göz önünde tutarak oluşturulmuş bilgilerdir. Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nde bir bilgi ancak fayda sağlıyorsa aktarılır. Faydalı olan bir bilginin kişiyi tüm zamanlarında daha iyiye götürme özelliği vardır. Bu sebeple Deneyimsel Tasarım Öğretisi’ndeki tüm bilgilerin amacı bireyin tüm zamanlarında dününe göre iyi olmasına yardımcı olmaktır. İnsan, doğası gereği anlık çıkarları ile toplamdaki faydasını karıştırabilir. Anlık olarak acı verebilecek pek çok şey, ona hayatının toplamında fayda sağlıyor olabilir ya da anlık olarak keyif veren pek çok şey onu toplamda zarara uğratabilir.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insana anlık haz ve toplamda fayda veren pek çok şeyin ayrımını belirgin bir şekilde yapmasını sağlayacak bilgiler içerir. Her bilgi daha büyük bir fayda sağlamak için aktarılır. Daha büyük bir fayda sağlamayacaksa o bilgi müfredata dahil edilmez. Bu bilgiler kişinin tüm hayatında mutlu ve başarılı olmasına destek olmak için tasarlanmıştır.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insan davranışlarını incelediğinden davranışsal boyuttaki doğruyu ve yanlışı ayrıştıran bir bilgi teknolojisi de denilebilir. Bu ayrıştırmayı yaparken o davranışların meydana getirdiği sonuçlara göre değerlendirme yapar. Bu değerlendirme yapılırken “faydacılık ilkesi” bir yöntem olarak kullanılır.

 

Termodinamik yasalardan elektromanyetizmanın temel varsayımlarına kadar fiziğin en temel konuları doğada bir boşluğun olduğunu kabul etmediği gibi hayatın içinde de boşluğun olduğunu kabul etmez. Buradan yola çıkılarak, ele alınan bir bilginin ya faydalı ya da zararlı olduğu gerçeğine ulaşılır. Fayda sağlamayan her şey mutlaka zarar verecektir. Dolayısıyla hayatın içinde insanın yapmış olduğu her davranış ve hamle onu ya faydaya ya da zarara yaklaştırır.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nin içerdiği bilgilerin pragmatik özelliği sayesinde bireyin her bir davranışında kendisini faydaya yaklaştırması, zarardan da bir o kadar uzaklaştırması hedeflenir.

 

İnsanların genel eğilimi, yanlışı gördükleri zaman eleştirmeleri yönündedir. Ancak eleştiriden sonra, doğrusunu söyleme veya çözüm önerisinde bulunmayı çoğu insan tercih etmez. Oysa çözüm yoksa eleştiri hakkı da yoktur. Deneyimsel Öğreti, doğru ve yanlışı nasıl ayırt edileceğiyle ilgili bilgi verirken, aynı zamanda da yanlışları düzeltmek için çözüm önerilerinde bulunur.

DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ “UYGULANABİLİRLİK İLKESİ” NEDİR?

Uygulanabilirlik ilkesi, bir bilginin doğrudan bir insanın hayatına geçirilebilir olması ile ilgilidir. Bilgiler pratiktir, her zaman ve her yerde uygulanabilir. Anlatılan her içerik, hemen hayata geçirilebilen pratik bilgilerden oluşur. Deneyimsel Tasarım Öğretisi; yeryüzünün deneyimleriyle tasarlanmış bir bilgi topluluğu olduğundan uygulanamaması söz konusu değildir. Öğretiyi duyan kitlelerin de anlatılan bilgilerin taşıyıcısı değil yaşayıcısı olması hedeflenir. İnsan zihni duyduğu ama uygulayamadığı bilgiyi saklama yeteneğine sahip değildir. İnsan öğrendiği bilgiyi uyguladıkça o bilgiye değer verir ve sahiplenir.

 

Hayatın içinden çıkan deneyimlerden oluştuğu için anlatılan bilgiler birileri tarafından uygulanmış demektir. Birilerinin uygulayabilmiş olması, herkes tarafından da uygulanabilir olacağı anlamına gelir. Anlatılanlar teoride kalmaz. Bilgiler hayatın her alanında, iş hayatında, ikili ilişkilerde, ebeveyn çocuk ilişkisinde uygulanabilir.

 

Gerçeği bilen ve hayatında uygulayabilen üstünlük kazancağından Deneyimsel Öğreti’deki bilgileri iş hayatımızda uygulamaya başlarsak, işteki problemlerimizi çözmeye başlar, marifetlenir, üstün gelir ve başarılı oluruz.  İlişkilerimizde hayata geçirirsek, ilişkilerimizi toparlamaya başlarız. Çocuğumuzla olan ilişkimizde bu bilgileri kullanırsak çocuğumuzla ilgili olan ilişkimiz düzelmeye başlar.

 

DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ “ANLAŞILABİLİRLİK İLKESİ” NEDİR?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi bilimsel verilerden ve araştırma yöntemlerinden faydalanır. Ancak bunları strateji olarak insanlığın kullanımına sunarken çok yalın ve sade bir dil kullanır. Bilimsel olarak araştırır ama sanatsal olarak aktarır. Bu sebepten dolayı anlatılan bilgiler toplumun farklı eğitim ve kültür seviyelerindeki insanlar tarafından anlaşılabilir. İnsanları etkilemek için az bilinen kelimeler ve birtakım terminolojiler barındırmaz. 

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, anlaşılabilirlik ilkesini epistemoloji üzerine inşa eder. Epistemoloji, kavramların gerçek anlamlarını, doğasını ve kaynağını ele alır ve ortaya çıkartır. İnsan, doğası gereği duyduğu her bilgiyi bildiğini zanneder. Günlük dilde gerçek anlamlarını bilmeden onlarca kelime kullanır. Oysa kullandığı kelimelerin zihnindeki tanımı başka gerçek tanımı başkadır.

 

İnsan, bir davranışı ya da kavramı anlayamadığında ona verdiği tepkiler de doğaçlama olmaya başlar. Bir bilinmezin içinde denemeler ve yanılmalar yapar. Bir acı ile karşılaştığında uzaklaşan insan bir haz bulunca da ona yaklaşmak ister. Edindiği tecrübe ve yanılgılarıyla bir kez geldiği şu hayata yön vermeye çalışır. Yön verirken varmaya çalıştığı tek yer yani ana amaç: başarı ve mutluluktur. Amaçlar tüm insanlar için ortak olsa da buna götürdüğüne inandığı hedefler çok farklıdır. Hedefleri belirlerken de çoğu kez başarı ve mutluluğun epistemolojisini değil zihnindeki kendi tanımlamış olduğu başarı ve mutluluğa yönelik hedefler belirler. Belirlediği hedeflerin sonunda da o hedefin kendisini gerçek mutluluk ve başarıya götürmediğini farkeder. Halbuki gerçek başarıya ve mutluluğa ancak onları doğru tanımlayarak erişilebilir.



Bu sebeple, Deneyimsel Tasarım Öğretisi, kavramların gerçek anlamlarını açıklar. Tıpkı başarı ve mutluluk gibi günlük dilde sık sık kullandığımız pek çok kelimenin de epistomolojisini (gerçek anlamını) deşifre ederek insanlığın kullanımına sunar. Kavramların gerçek anlamları bilindiğinde kişinin zihnindeki belirsizlikler ortadan kalkar. Bu yüzden insan, düşebileceği tuzaklara ve alabileceği önlemlere karşı daha hazırlıklı olur. Bireyin hem doğru yerde tepkiler verebilmesini sağlar hem de gerçek problemini fark ettirip bireyi çözüme ulaştırır.

 

İnsanoğlunun tepki verebilmesi için algılaması gerekir. İnsanın düşünceleri ne kadar önemli olursa olsun, iletişim kurduğu kişinin davranışlarına bakarak tepki verir. İnsanlar, düşüncelerimize değil, davranışlarımıza bakarak bizleri değerlendirir ve hakkımızda bir fikir sahibi olurlar. İnsan, davranışları kadardır. Kişi nasıl davranıyorsa, o kadar anlayabilmiş demektir.  Bu yüzden bir bilginin anlaşılabilir olması önemlidir. Çünkü insan anlayabildiğini uygulamaya başlar. Deneyimsel Tasarım Öğretisi’ndeki tüm bilgiler de anlaşılırdır.

 


Deneyimsel Tasarım Öğretisi'nde anlatılan tüm bilgiler bu dört temel süzgeçten geçirilmiş ve hayatın içindeki her alana uygulanarak bilgilerin tutarlılığı gözden geçirilmiştir. Bu dört temel ilkeden sadece bir tanesi bile o bilginin özelliği değilse bilgi müfredat dışı kalır.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi’ndeki bilgileri hayatımıza geçirdikçe öngörü sahibi oluruz. İnsanın geleceği bilmekle ilgili bir yetkisi yoktur ama eğer gerçek bilgilere sahipse, öngörü sahibi olur. Öngörü sahibi olan kişi de gelecekle ilgili tahminlerde bulunur ve tahminlerindeki doğruluk payı artar.  Deneyimsel Öğreti’deki bilgileri uygulayabilenler, öngörü sahibi olurlar.

 

SOYUT YASALAR

Hayatın içinde somut yasalar olduğu gibi soyut yasalarda vardır ve her zaman her yerde herkes için geçerlidir. İnsanlar kurallar koyarlar ama zaman zaman o kuralları değiştirebilirler. Anne çocuğunun şeker yemesini istemediği için eve şekerli bir şey alınmaması kuralını koyar ama eve gelen misafir şekerli bir pasta getirdiğinde çocuklarının yemesine izin verir. Baba akşam sekizden önce televizyonun açılmama kuralını koyar ama eğer sevdiği takımın maçı akşam sekizden önceyse, televizyonu ilk açan o olur. Patron işe alım kuralları koyar, herkesin uymasını ister ama kendi oğlunu işe alırken o kurallara uymaz. Hayatın kuralları, soyut yasalar ise kişiye, zamana ve duruma göre değişmez. Her zaman geçerlidir ve tutarlıdır. Bu yasaları bilenler ise hayatın içindeki sebep sonuç ilişkisini kurabilirler.

 

Hayat sebep-sonuç ilişkisine dayalıdır. Sebep-sonuç ilişkisini anlayabilmek için de soyut yasaları bilmek gerekir. İnsanlar başlarına gelen şeyleri şans ve tesadüf olarak düşünürler. İnsan sebeplerini değiştiremediği sürece sonuçlarını değiştiremez. Hep aynı hatayı yapıp aynı yoldan gidip farklı bir yere çıkmayı beklemek gibi… ‘Hayatta şans ve tesadüf yoktur’ der Deneyimsel Tasarım Öğretisi.

 

İnsanlar sebep sonuç ilişkilerini bilmediklerinde sonuçlarla ilgilenmeye meyilli olabilirler. Para kazanmak, terfi etmek, mutlu bir evlilik yapmak, çocuk sahibi olmak gibi istekleri olur. Oysaki bunlar sonuçtur, o sonuçlara ulaşabilmek için gerekli olan sebeplerle ilgilenmek gerekir. Doğru sebepler oluşturabildiğimizde hayat bize istediğimiz sonuçlara yaklaştırır.

 

Deneyimsel Öğreti sayesinde doğru sebepleri oluşturmayı öğreniriz. Evli bir çift mutsuz olduğundan şikayet ediyor. Birbirlerinin beklentisini karşılamadığı için mutsuzlar. Çünkü eşinden beklediği sonuçlara bakıyor. “Neden beni aramıyor?” “Neden bana ilgi göstermiyor?” “Neden beni tatile götürmüyor?” “Neden eve ve çocuklara vakit ayırmıyor?” diye yakınıyor. Bu şekilde şikayet ettikçe problemleri gitgide büyüyor. Sonuca odaklandığı için yanlış sebepler oluşturduğunu fark edemiyor. İstediği sonuçla uyumsuz sebepler oluşturduğu için bir türlü nihayete eremiyor. Oysaki sebep sonuç ilişkisini ve yasaları bilmiş olsaydı tepkileri daha farklı olurdu. Eşinin ilgisini çekmek için oluşturması gereken sebeplerle ilgilenirdi. Sebep sonuç ilişkilerini bilen ve ona göre hareket eden insan hayatının kontrolünü eline almaya başlar. Edilgen olmaktan çıkıp etken insan haline gelir. Hem kendi hayatına, hem de çevresindeki insanların hayatına yön vermeye başlar.

 

İş hayatında sürekli problem yaşayan biri sonuçlarla ilgileniyorsa problem çözemez hale gelir. Defalarca iş kurmuş ve iflas etmiştir. Her seferinde piyasa koşullarından, ortak olduğu kişilerden ve çevresindeki kişilerin ona destek olmamasından dolayı sorun yaşadığını düşünür. Aslında tüm bunlar sahte problemdir ve dış dünyadadır. Gerçek sebep ise aşırı hırslı olduğu için hemen sonuca ulaşmak istemesinden kaynaklanır. Sonuçla ilgilendikçe gerçek sebebi göremez. Hamleleri yanlış olur ve istemediği sonuçlarla karşılaşır.

 

Başarılı olmak için başarılı insanların oluşturduğu sebepleri oluşturması gerekir. Eğer doğru sebepleri oluşturursa başarıya ulaşabilir. Ama insan genelde başarılı insanların oluşturduğu sebeplere değil de elde ettiği sonuçlara bakar. Bu da insanı yanıltır. O insanın sonucuna bakmak bizim kıyas yapmamıza sebep olur. Kıyas yaptıkça da o anki koşullara göre üzülebilir, sıkılabilir. Sınıf arkadaşım sınavda en yüksek not almış, ben ise en düşük notu almışım. Kendimi onun sonucuyla kıyaslandığımda yetersiz hissetmeye ve onun başarısını kıskanmaya başlayabilirim. Oysaki onun sebeplerine baktığımda kıskançlık değil imrenme olur ve daha iyi sonuçlar için gerekli motivasyonu kendimde bulabilirim.

 

Sebep sonuç ilişkilerini ve yasaları öğrenmek yanlış bedeller ödeyerek zaman kaybı yaşamaktan bizi korur. Zaman çok kıymetli ve zamanı verimli kullanmak için doğru stratejilere ihtiyacımız var. Stratejileri doğru kurabilmek için de sebep sonuç ilişkilerini ve yasaları bilmemiz gerekiyor.

 

Her insanın birşey yaparken stratejisi vardır ama bu stratejilerin yasalara uyumlu olması gerekir doğru sonuçları alabilmek için. Bir kadının yemek yaparken kullandığı bir strateji vardır ama kullandığı bu strateji ne kadar doğru? Kuru fasulye yaparken önceden ıslatmıyorsa çok pişirmesi gerekebilir. Yani yanlış sebeplerle istediği gibi bir yemek bile yapamaz insan. En lezzetli yemek yapan insanlar yemek yapmanın yasalarını en iyi bilen kişilerdir. İnsan ilişkilerinde en başarılı olan insanlar ilişkilerin yasalarını ve sebep sonuç ilişkilerini en iyi bilen insanlardır. Ticarette başarılı olanlar ticaretteki sebep sonuç ilişkilerini ve yasaları en iyi bilenlerdir.

 

Soyut yasaları hayatına geçirebilen insan, sebep sonuç ilişkisini kurmaya başlar ve hayatın içindeki iz ve işaretleri görmeye başlar.

 

İZ -İŞARET

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, hayattaki iz ve işaretleri farketmemizi sağlar. Aslında yaşanan her an hayatın içinde insana sunulan iz ve işaretlerdir. Karşılaşılan hiçbir olay ya da problem yoktur ki olmadan önce bir işareti, olduktan sonra da bir izi bulunmasın.

 

Günlük hayatımızın içinde birçok şeyler olur ama neyin ne demek olduğunu bilmediğimiz için o yaşadıklarımızın ne demek olduğunu sonradan anlarız. Ve o anları anı olarak anlatırız. Oysa, onlar anı olarak anlatmamız için değil iz ve işaret olarak verilmişti bizlere ve biz onları okuyabilmiş olsaydık, doğru seçimlerde bulunabilirdik. Gökyüzündeki değişimlerin ne anlama geldiğini bilmeyen kişi yağmurun yağacağını bilemeyeceğinden şemsiye almadan dışarı çıkar.  Bütün gün de dışarıda olduğundan ıslanır ve geriye dönüp baktığında yağmurda çok ıslandığını hatırlar sadece. Oysa gökyüzündeki işaretleri okuyabilseydi yağmurun yağacağını da bilebilecekti.

 

Bu hayatta hiçbir şey bir anda olmaz. Olmadan önce işaret verir, olduktan sonra da iz bırakır. Bir anda yağmur yağmaz, hava kararır bulutlar toplanır. Hiçbir evlilik bir günde bitmez, hiçbir çocuk bir günde sigaraya başlamaz. Hasta olmadan önce ağrılarımız başlar, önce belirtileri gelir. Belirtileri önemsemediğimizde bazen geri alabileceğim gibi bazen de geriye dönemeyecek zararlar olabilir.

 

Deprem öncesinin, fırtına öncesinin, tsunami öncesinin hep bir işareti vardır. Bu işaretleri okuyabilenler depremden, fırtınadan, tsunamiden kendini koruyabilir. Kronik hastalıklar bir günde oluşmaz, öncesinde hep bir işareti vardır. Şirketler bir günde iflas etmez. İflas öncesi işaretini vermiştir. Sabahtan akşama bir çocuk evi terketmez, öncesinde mutlaka işareti vardır. Bir günde uyuşturucu bağımlısı olmaz insan, öncesinde isareti vardır. İşaretleri okuyabilen insan oluşacak olaylara, vakalara karşı da nasıl tepkiler vereceğini bilebilen insandır. Gökkuşağının çıkması nasıl yağmur yağdığının izini taşıyorsa, her olay sonrasında da bir iz bırakır.

 

Deneyimsel Öğreti bize iz ve işaretleri okuyabilme marifeti kazandırır. Bu marifete sahip olan insan, aynı zamanda tedbirli olan, tepkilerini kontrol edebilen, strateji üretebilen insan olur.  

 

Hayatın her alanında bize verilen iz ve işaretler vardır. Bunları ne kadar çok algılayabilirsek o kadar verdiğimiz tepkiler doğru olur. Bir doktor hastasını muayene ederken iz ve işaretleri ne kadar iyi okuyabiliyorsa tedavisi o kadar doğru ve etkili olur. Ne kadar küçük işaretleri anlayabiliyorsa teşhis koyarken ve tedavi düzenlerken o kadar detay çözümler üretebilir. Eğer iz ve işaretleri okuyamıyorsa el yordamıyla çözüm bulmaya çalışır. Ağrısı olan herkese ağrı kesici verip geçebilir. Oysaki her ağrının sebebi birbirinden farklıdır. Detaydaki işaretleri okuyabildikçe insan bu ayrımı yapabilir. Kişiye özel çözümler üretebilir hale gelir.

 

İnsanın iz ve işaretleri okumaya dair bir ilmi yoksa, deneyimselleştirilmiş bir öngörü yapamıyorsa bir bilinmezin içinde doğaçlama yaparak hayatına yön verir. Oysaki en kötü yaşam şekli doğaçlama olandır. Bu sebepten insanın amacına ulaşmaya çalışırken iz ve işaretleri anlamaya ihtiyacı vardır. Deneyimsel Tasarım Öğretisi’ndeki soyut yasaları da hayata geçirebilenler iz ve işatetleri de okumaya başlarlar. İz ve işaretleri okudukça nerede, nasıl davranması gerektiğini bilmeye başlar. Bu da insan hayatı için çok büyük bir konfordur.

 

Deneyimsel Öğreti’deki bilgileri uygulayabilenlerin bilinçleri açılır, egolarının isteklerini yönetebilen olur. Tepkisel olmaz, yaşadıklarına tarafsız gözle bakıp adaletli olmaya başlar. Çözüm üretebilen, imkanları artsa da her geçen gün daha az şeye ihtiyaç duyan, dününe göre daha iyi olan insan olur.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.