İnsan birçok muhtaçlığı olan bir canlıdır. Barınmak, yemek yemek, su içmek, giyinmek gibi somut ihtiyaçları vardır. Bunların yanı sıra soyut ihtiyaçları da vardır. Her insan sevilmek ve saygı görmek ister. Bazen insan en yakınları tarafından dahi sevilmediğini hisseder. O sevgisizlik örseler, yaralar yüreğini insanın. Kişi o bulamadığı sevgiyi her yerde aramaya başlar. Annesinde, babasında, sevgilisinde, müdüründe... Birileri onun sırtını sıvazlasın diye çırpınıp durur. Böylece insan sevgi dilenciliği yapar hale gelir ve kendine zulüm eder. Her çırpınış bataklıkta daha da batırır insanı. Kişi yaptığı her iyiliği rüşvet niteliğinde yapar. Adeta “Baaak ben bunları bunları yaptım. Hadi sev beni şimdi.” der. Tüm hal ve tavırları ile... İnsan gerçek sevgiyi bulacağı adrese son tahlilde bakar maalesef ve böylece kendine zulüm eder...
İnsanlar tarafından sevilmek güzeldir.
Ancak... Bazen güzel olan bazıları tarafından sevilmemektir. Hatta bazıları tarafından sevilmemek onur verici bir durumdur.
Örneğin annesi sever kızını. Eğer annesinin hep okumak isteyipde okuyamadığı tıp fakültesini bitirirse. Eğer annesinin yarım kalan hayallerini gerçekleştirirse... Eğer annesinin hayallerindeki çocuk olursa anne sever kızını. Bu sayede komşusuna hava atabilir belki de. Baş başa kaldıklarında “gerizekalı” diye hitap ettiği kızını... Arkadaşlarına överken yere göğe sığdıramaz mesela. Eeeh ne de olsa söz konusu onun kızı...
Kendisini tanrı zanneden ve evladının kendine bir ömür biyat etmesini isteyen bir baba....Sever oğlunu. Oğlu kendi ayakları üzerinde durmaya kalkmadığı müddetçe...
Müdürü sever çalışanını. Eğer boynuz kulağı geçmez ise...
O havalı kız sever yanında duran arkadaşını. Eğer ortamda ondan daha fazla dikkat çekmez ise... Her daim yanında nedimesi gibi dolaşabilirse. Sık sık ona ne kadar güzel olduğunu söylerse... İşte o zaman sever arkadaşını...
Yalan söyleyen de sever. Eğer yalanına ortak edebilirse birini...
Dominantlık yapan biri de sever... Eğer o dominant karşısındaki üzerinde gücünü ispatlayabilir ise...
Gerçekten güçlü olan insanlar güç gösterisi yapma ihtiyacı hissetmez oysa. Bu sebeple güç gösterisi yapan insanlar en zayıf olanlardır esasında...
Peki bu gerçek sevgi midir? Yoksa anlık çıkarlar, kompleksler, kibirler, bencillikler ve yoldan sapmış nefisler mi...?
Bunlar severler bizi... Karanlık çıkarlarına hizmet eder, yoldan sapmış nefislerine odun olursak severler ancak... Ne kadar sevgi denilebilirse buna tabi...!
İnsan koşturup durur bu sahte sevginin peşinden. Ne yaparsa birileri onun sırtını sıvazlasın diye yapar. İnsan gerçek sevgiyi bulacağı adrese son tahlilde bakar maalesef ve böylece kendine zulüm eder...
İnsan ne zaman gerçekten sevilesi olur peki? İnsanı yücelten o gerçek değerleri kendisinde su yüzüne çıkartabildiğinde. Takva, azim, sabır, dürüstlük, edep, fedakarlık, paylaşımcılık, merhamet ve daha niceleri... Öğrenmek, tövbe etmek, arınmak, gelişmek, daha iyi versiyona dönüşmek için son nefese kadar mücadele etmek... İnsanı insan yapan bu değerlerdir. Tüm mesele sevebilmektir yaratılanı Yaratan’dan ötürü. Ve tüm mesele sevilesi olmaktır O’nun huzurunda.
Yoldan sapmış nefislerinin peşi sıra sürüklenenlere gelince. Bunlar galiba sevemediler herhangi bir kimseyi. Yargıladılar, kınadılar, başkaları ile kıyasladılar, hakaret ettiler, ezdiler, hükmettiler, emrettiler, adaletsizce eleştirdiler, iftira attılar... Bazen kükreyerek, bazen ise yüzlerindeki plastik gülümsemeyle yaptılar bunu. Bunlar galiba sevemediler herhangi bir kimseyi... Evet evet sevemediler. Ve yerin dibine soktular tüm sevemediklerini...
O ne güzel bir yerin dibidir oysa... Eğer o yerin dibinde secde ediyorsa alnın ve yüreğin seni senden çok sevene. Sevilesi olabiliyorsan Yaratan’ının huzurunda... İşte o vakit tüm yargılamalar, kınamalar, kıyaslamalar, hakaretler, ezmeler, hükmetmeler, emretmeler, adaletsizce eleştiriler “Burak'ın” olur senin...
Eğer o yerin dibinde secde ediyorsa alnın ve yüreğin seni senden çok sevene.
O ne güzel bir yerin dibidir ki yıldızların üzeri...
0 Yorumlar